Kastamonu Bölgesinde Doğal Yayılış Gösteren Crataegus Monogyna (Yemişen), Rosa Canina (Kuşburnu), Triticum Monococcum (Siyez), Cannabis Sativa (Kenevir), Rubus İdaeus (Ahududu) ve Hypericum Perforatum (Sarı Kantaron) Bitkilerinden Yanık-Yara, İnsizyon-Eksizyon Yara Kremi Üretimi
Proje Durumu: Devam Ediyor
Proje Yürütücüsü: Doç. Dr. İrfan ÇINAR
Proje Kodu: KÜ-İHT/2024-06
Proje Başlama Tarihi: 04.03.2025
Proje Süresi: 24 Ay
ÖZET
Geleneksel tıp binlerce yıldır tıbbi değeri olan bitkilere güvenmiştir. İnsanlık bitkileri doğru şekilde kullanmayı deneyim ve gözlem yoluyla öğrenmiş ve bunların kullanımına ilişkin kapsamlı bir geleneksel kültür oluşturmuştur. Son yüzyıl veya daha uzun bir süre boyunca bilimsel ve teknik ilerlemeler sayesinde çoğu bitkinin farmakognozi çalışmalarıyla çok sayıda yeni molekülün keşfedilmesine ve bu moleküllerin farmakolojik etki mekanizmalarının ortaya çıkarılmasına olanak sağlamıştır. Modern bilimsel araştırmalar bu moleküllerin önemini ve özütlerin tüm bileşenlerle sinerji içinde çalışma yeteneğini doğrulamış ve çeşitli hastalıklarda kullanımlarının etkinliğini ve güvenliğini artırmaya odaklanmıştır. Bununla birlikte üretim kalite kontrolü yeni moleküllerin ve standartlaştırılmış özütlerin keşfedilmesini sağlamış ve böylece geniş bir tıbbi bitki bazlı ilaç repertuarının oluşturulmasına olanak sağlamıştır. Modern farmakoloji, geleneksel tıbbi bitkilerin incelenmesiyle başlayıp, bireysel molekülleri ve standartlaştırılmış özütleri incelemeye devam ederken, modern farmakoloji giderek artan sayıda tıbbi bitkinin araştırmalarını iyileştirmeye ve yeni özelliklerini keşfetmeye odaklanmaktadır. Dünya çapında olduğu gibi ülkemizde de yaygın bir sağlık sorunu olan ve çok çeşitli sebeplerden oluşan fakat iyileşmesi sürecinin çoğunluğunun ortak mekanizmaya dayandığı deri yaralarının hızlı ve düzgün bir şekilde iyileşmesi istenmektedir. Bunun için birçok yeni formülasyonlar geliştirilerek piyasaya sunulmaktadır. Çeşitli bitkilerden elde edilen yararlı bileşikler yıllardır çeşitli toplumlarda yara tedavisinde kullanılmaktadır. Proje ekibi bu noktadan yola çıkarak Kastamonu bölgesinde bulunan bazı tıbbi ve aromatik nitelikli bitkileri katma değerli ürünlere çevirmeyi planlamaktadır. Böylece Kastamonu ilinde ekonomik değer taşıyan odun dışı orman ürünlerinin ekonomiye kazandırılması sağlanmış olacaktır.
Çalışmada kullanılacak olan yemişen (Crataegus monogyna Jacq.), kuşburnu (Rosa canina L.), siyez buğdayı (Triticum monococcum L.), kenevir (Cannabis sativa L.), ahududu (Rubus idaeus L.) ve sarı kantaron (Hypericum perforatum L.) Kastamonu ili içinden uygun zaman periyodlarında toplanacak ya da tedarik edilecektir. Bu ürünlerden çeşitli yöntemlerle farmakolojik özelliklere sahip uçucu yağlar ve ekstreler elde edilecektir. Elde edilen ekstraktların içerik analizleri gaz kromatografisi-kütle spektrometrisi (GC-MS) kullanılarak belirlenecektir. Çalışmanın deneysel kısmı in vitro ve in vivo olmak üzere iki basamaktan oluşmaktadır. In vitro çalışma yara çalışmaları için uygun olan L929 adı verilen fare kökenli fibroblast hücrelerinde gerçekleştirilecektir. Hücrelere elde edilen bitki ekstrakları uygulanarak etkili ve toksik dozları (MTT testiyle) belirlenecektir. Daha sonra hücre kültüründe yara modeli oluşturularak ekstrakların yara iyileştirici etkisi 24., 48. ve 72. saatlerde değerlendirilecektir. In vitro şartlarda elde edilen verilere dayanarak farklı içeriğe ve konsantrasyona sahip deri yoluyla uygulanabilen yarı katı ilaç şeklindeki üç farklı krem formülü hazırlanacaktır. Hazırlanan krem formülasyonların karakterizasyonu organoleptik özellikler, santrifüj testi, standart dondurma-çözme döngüleri, viskozite ölçümü, pH ölçümü, yayılabilirdik testi ve stabilite testiyle gerçekleştirilecektir. Çalışmanın in vivo basamağında elde edilen üç farklı formülasyondaki yara kremi ürünleri erkek fare ve sıçanlarda oluşturulan yanık, eksizyonel ve insizyonel yara modelinde araştırılarak etkinlileri gösterilecektir. Bu amaçla yanık yara modeli çalışması için toplamda 36 adet Mus musculus ırkı erkek fare, eksizyonel ve insizyonel yara modeli çalışması içinde toplamda 36 adet Rattus noverticus ırkı erkek sıçan kullanılacaktır. Kontrol gruplarında (n=6) bulunan hayvanlara herhangi bir uygulama yapılmayacaktır. Negatif kontrol grubunda bulunan hayvanlara yara modeli oluşturulduktan sonra herhangi bir uygulama yapılmayacaktır. Pozitif kontrol grubunda bulunan hayvanlara yara modeli oluşturulduktan sonra yara iyileştirici krem olarak silverdin uygulaması yapılacaktır. Ürün1, Ürün2 ve Ürün3 isimli deney gruplarında bulunan hayvanlara yara modeli oluşturduktan sonra ekstraklardan hazırlanan üç farklı konsantrasyonudaki merhem uygulanacaktır. Deneysel uygulamalar 14 gün süre boyunca devam edecektir. Deney süresi sonunda sakrifiye edilen hayvanlardan deri örnekleri alınarak biyokimyasal (ELISA yöntemiyle SOD, MDA, GSH), moleküler (RT-PCR kullanarak COL1a, FGF2, MMP9, NF-κB, TGF-β1, TNF-α, VEGFα) ve histopatolojik (hematoksilen & eozin boyama ve masson trikrom boyama protokolü) incelemeler yapılacaktır.
Planlanan proje başarılı bir şekilde tamamlanıp muhtemel yara iyileştirici etkinliği kanıtlanan ürünler için patent başvurusunda bulunulacaktır. Patent işlemleri sonrasında elde edilen yara kremi formülasyonlarının ticari olarak değerlendirilmesi için proje ortaklığı bulunan firmaya ürün üretilmesi safhasına geçilecektir. Sonraki çalışmamızda benzer muhtemel etkili ve Kastamonu yöresine özgü bitkilerden patch, pişik kremi, güneş kremi, yanık yara örtüsü vb. gibi ürünler tasarlanacaktır. Böylece ürünün potansiyel kullanım ve tercih durumuna göre ihracata ve ithal ikamesine katkı sağlama potansiyeli bulunmaktadır. Potansiyel ürünün kaynak değerlerinin ilimizde bulunması, ülkemiz bilim insanları tarafından üretilmesi, yerli ve milli olması bu projenin en önemli çıktıları olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Yara iyileştirici krem, kenevir tohum yağı, siyez buğdayı, alıç, kuşburnu tohum yağı, sarı kantaron, ahududu
ABSTRACT
Traditional medicine has relied on medicinal plants for thousands of years. Humanity has learned to use plants correctly through experience and observation and has created a comprehensive traditional culture of their use. Over the last hundred years or more, scientific and technical advances have enabled the discovery of numerous new molecules and the elucidation of the pharmacological mechanisms of action of many plants through pharmacognosy studies. Modern scientific research has confirmed the importance of these molecules and the ability of extracts to work in synergy with all components and has focused on increasing the efficacy and safety of their use in various diseases. In addition, production quality control has enabled the discovery of new molecules and standardized extracts, thus allowing the creation of a wide repertoire of medicinal plant-based drugs. While modern pharmacology began with the study of traditional medicinal plants and continued to study individual molecules and standardized extracts, modern pharmacology has increasingly focused on improving the research of a growing number of medicinal plants and discovering their new properties. It is desired that skin wounds, which are a common health problem in our country as well as all over the world and are caused by many different reasons but the majority of the healing process is based on a common mechanism, heal quickly and properly. For this purpose, many new formulations are developed and offered to the market. Beneficial compounds obtained from various plants have been used in wound treatment in various societies for years. Based on this, we plan to carry out our project on some plants found in the Kastamonu region. Thus, the non-wood forest products with economic value in the Kastamonu province will be added to the economy.
Hawthorn (Crataegus monogyna), rosehip (Rosa canina) seed oil, einkorn wheat (Triticum monococcum), hemp seed oil (Cannabis sativa seed oil), raspberry (Rubus idaeus L.) and St. John’s wort (Hypericum perforatum L.) to be used in the study will be collected or obtained from the Kastamonu region at appropriate time periods. Essential oils and extracts with pharmacological properties will be obtained from these products by various methods. The content analysis of the obtained extracts will be determined using gas chromatography-mass spectrometry (GC-MS). The experimental part of the study consists of two steps: in vitro and in vivo. The in vitro study will be carried out in mouse fibroblast cells called L929, which are suitable for wound studies. The plant extracts obtained will be applied to the cells and effective and toxic doses (with MTT test) will be determined. Then, a wound model will be created in cell culture and the wound healing effect of the extracts will be evaluated at 24, 48 and 72 hours. Based on the data obtained under in vitro conditions, three different cream formulas in the form of semi-solid drugs that can be applied through the skin with different content and concentration will be prepared. The characterization of the prepared cream formulations will be carried out by organoleptic properties, centrifugation test, standard freeze-thaw cycles, viscosity measurement, pH measurement, spreadability test and stability test. In the in vivo phase of the study, three different formulations of wound cream products obtained will be investigated in burn, excisional and incisional wound models created in male mice and rats and their effectiveness will be demonstrated. For this purpose, a total of 36 Mus musculus male mice will be used for the burn wound model study, and a total of 36 Rattus noverticus male rats will be used for the excisional and incisional wound model study. No application will be made to the animals in the control groups (n=6). No application will be made to the animals in the negative control group after the wound model is created. Silverdin will be applied as a wound healing cream to the animals in the positive control group after the wound model is created. Three different concentrations of ointment prepared from the extracts will be applied to the animals in the experimental groups named Product1, Product2 and Product3 after the wound model is created. Experimental applications will continue for 14 days. At the end of the experimental period, skin samples will be taken from the sacrificed animals and biochemical (SOD, MDA, GSH with ELISA method), molecular (COL1a, FGF2, MMP9, NF-κB, TGF-β1, TNF-α, VEGFα using RT-PCR) and histopathological (hematoxylin & eosin staining and Masson trichrome staining protocol) examinations will be performed.
The planned project will be successfully completed and a patent application will be made for the products whose probable wound healing activity has been proven. After the patent procedures, the product production phase will be started for the company with which the project partner is in order to evaluate the obtained wound cream formulations commercially. In our next study, products such as patches, diaper rash cream, sunscreen, burn wound dressing, etc. will be designed from plants specific to the Kastamonu region with similar probable effects. Thus, the product has the potential to contribute to export and import substitution according to its potential use and preference.
Keywords: Wound healing cream, hemp seed oil, einkorn wheat, hawthorn, rosehip seed oil, St.John’swort,raspberry
PROJEDEN ELDE EDİLEN ÇIKTILAR
(KISA-ORTA-UZUN VADE)
Proje kapsamında yapılan formülasyon geliştirme, üretim tekniklerinin optimizasyonu, in vitro ve in vivo çalışmalar ile bilimsel etkisi yüksek dergilerde deneylerin ve elde edilen sonuçların yorumlanması ile SCI yayın yazılması ve proje kapsamında alınması, uluslararası tanınırlığı olan sempozyumlarda sözlü veya poster bildirilerinin sunulması, imkan olması durumunda konu ile ilgili kitap bölümü yayınlanması bilimsel/akademik beklenen çıktılar arasında yer almaktadır.
Kısa Vadeli Çıktılar
Projeden elde edilecek veriler ile Kastamonu’da bulunan ve yetiştirilen Rubus idaeus (ahududu veya frambuaz), Hypericum perforatum L. (sarı kantaron), Crataegus monogyna (alıç), Rosa canina (kuşburnu) tohum yağı, Triticum monococcum (siyez buğdağı), Cannabis sativa (endüstriyel kenevir) tohum yağı ekstraktlarının yara (yanık, insizyon ve eksizyon) iyileşmesi üzerindeki potansiyel etki mekanizmaları hem in vitro hem de in vivo şartlarda değerlendirilerek ve bu bitkilerden yaralara uygulanmak üzere merhem elde edilmiştir olacaktır. En kısa vadeli olarak mevcut projemizden elde edilecek veriler ile etki faktörü yüksek ulusal ve uluslararası dergide yayın ve konferans bildirisi yayımlanması, bilime katkı sunma potansiyeli,
Orta Vadeli Çıktılar
Bu çalışma ile yara tedavisinde etkinliği gösterilen bitkisel kaynaklı aktif maddelerin bitmiş ürün olarak piyasaya sürülebilecek dozaj şekilleri geliştirilmiş olacaktır. Ayrıca elde edilen ürün patentlenebilir bir ürün potansiyeline sahip olacaktır. Ayrıca yara tedavisi gören bir çok hasta için umut verici yeni bir ürün ortaya çıkabilecektir. Bunun yanında yara tedavisinde uzun süreli hastane yatışları ve bakım süreçleri ile kullanılan yara bakım örtüleri ve daha birçok maliyetli tedavilere ayrılan bütçelerin azalması öngörülmektedir.
Uzun Vadeli Çıktılar
1) Patent başvurusu yapıldıktan sonra; İlimizde bitkisel sağlık ürünleri, cilt bakım ürünleri, gıda takviyeleri gibi ürünler üreten (HAMDARD gibi) faal şirketler aracığıyla geliştirdiğimiz yara merhemi üretilerek piyasaya sunulacaktır. Projede bölgede yetişen ürünlerin değerlendirilmesiyle bölgesel ekonomiye, elde edilen yara kreminin tüm ülke ve dünyada satışa sunulmasıyla ülke ekonomisine katkı sağlayacaktır.
2) Mevcut proje ile; Kastamonu ormanlarında ve tarım alanlarında bol miktarda bulunan/yetiştirilen bu bitki türlerinin değerlendirilerek katma değerli ürüne dönüşmesi, projede yer alan araştırmacıların yetiştirilmesine katkı sunması, elde edilen veriler ışığında nitelikli iş gücü yetiştirilmesinin sağlanması amacıyla eğitimler verilebilme potansiyelinin olması, yara merhemi geliştirilmesi neticesinde yeni iş imkanlarına olanak sunarak yerel ve bölgesel istihdama katkı sunması, ilaç-ilaç dışı-bitkisel ve destek ürünleri üretimi yapan firmalar vb. kuruluşlar ile iş birliği yapabilme potansiyelinin olması ve yeni projelere öncülük etme potansiyeli olması nedenleriyle yaygın etkiye sahip katkılar sunması beklenmektedir.
3) Yine proje başarılı olup geri dönüşler yapıldığında bölge halkında oluşturacağı pozitif etki ile bitki ekstraktlarından elde edilen ve tıbbi amaçla kullanıma uygun hale getirilen yara kremi formülasyonu yüzlerce milyar dolar haciminde olan ilaç, ilaç dışı, bitkisel ve destek ürünler endüstrisi kollarına hammadde olarak katma değer katacaktır. Bu sayede yerli firmalara yerli hammadde sağlayabilme avantajı hem de hedef pazarların büyüklüğü düşünüldüğünde ihraç potansiyeli açısından proje çıktılarının uzun vadede çok yüksek katma değer ve bölgesel istihdam oluşturması mümkün görünmektedir.
PROJE ÇIKTILARININ UYGULAMA PLANI
(KISA-ORTA-UZUN VADE)
Amacımız, özellikle ülkemize ait bitki türlerinden Böğürtlen (Red raspberry (Rubus idaeus L.)),Sarı Kantaron (Hypericum perforatum L.), Alıç (Crataegus monogyna), Kuşburnu (Rosa Canina Seeds oil), Siyez Buğday (Triticum monococcum), Kenevir Tohum Yağı (Cannabis Sativa Seed Oil)’ında bulunan çok önemli yağ bileşikleri meyvelerinden elde edilen bitkisel ekstrelerden çok önemli bir sayıda hasta grubu içeren yanık yarası, insizyon-eksizyon, ülser ve benzer özellikteki hastalıklarının tedavisinde destekleyici ve tamamlayıcı bir ürün sunulacaktır.
Proje çıktılarımızı maddeler halinde sıralarsak;
Kısa Vadeli Çıktılar
1) Kastamonu yöresine özgü Böğürtlen (Red raspberry (Rubus idaeus L.)), Sarı Kantaron (Hypericum perforatum ), Alıç (Crataegus monogyna), Kuşburnu (Rosa canina Seeds oil), Siyez Buğday (Triticum monococcum), Kenevir Tohum Yağı (Cannabis sativa seed oil) bitkilerini uygun meyvsim ve şartlar altında toplayıp muhafaza edebilmek.
2) Topladığımız bu ürünlerden yüksek kalitede ekstre ve uçucu yağ elde edebilmek.
3) Bu ekstre ve uçucu yağların içeriklerini analiz edebilmek.
4) Bu ürünlerin in-vitro L929 fibroblast hücre hattında ayrı ayrı olacak şekilde toksisite ve doz çalışmasını yapabilmek,
5) İn-Vitro çalışmasından elde edilecek veriler ile mevcut bitkilerin en uygun dozları belirlenecek ve in-vivo da kullanılmak üzere bu bitkileri farklı konsantrasyonlarda içeren 3 farklı krem formülasyonu oluşturulacak.
6) Oluşturulan bu farklı üç krem formülasyonu in-vivo olarak sıçan ve farelerde yanık yarası, eksizyon (punch)- insizyon yara modellerinde uygulanarak insandaki yaralanma modellerinin farklı şekilleri temsil edilmiş olacak.
7) Deney sonunda alınan deri dokuları biyokimyasal (SOD,GSH, MDA) analizler, moleküler mRNA düzeyinde yara iyileşmesinin anahtar markırları olan gen (COL1a, FGF2, MMP9, NF-κB, TGFβ1, TNFa, VEGFa) analizleri ve histopatolojik olarak yara dokusunun iyileşme süreci analiz edilecektir.
8) Farklı çalışma ekiplerinden toplanacak tüm bu veriler kullanılarak etki faktörü yüksek ulusal ve uluslararası dergide yayın ve konferans bildirisi yayımlanması için hazırlıkların yapılıp verilerin yayına dönüşmesi sağlanacaktır.
Orta Vadeli Çıktılar
1) Deneysel süreçten (in-vivo, in-vitro) elde edilen veriler doğrultusunda en uygun formülasyonu farmasotik teknolog hocalarımız tarafından hazırlanıp ve numune üretimini gerçekleştirip testlerini yapılacaktır.
2) Formülasyon oturduktan sonra Kastamonu Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi ile koordineli olarak çalışmalar yapılıp ürün dosyası hazırlanarak patent başvurusunda bulunulacaktır.
Uzun Vadeli Çıktılar
1) Patent alındıktan sonra; İlimizde bitkisel sağlık ürünleri, cilt bakım ürünleri, gıda takviyeleri gibi ürünler üreten (HAMDARD) faal şirketler aracığıyla yapacağımız ikili işbirlikleri sayesinde geliştirdiğimiz yara merhemi üretilerek piyasaya sunulacaktır. HAMDART ile yaptığımız anlaşmaya göre ilk etapta 100 adet krem üretilecek ve satışa hazır hale getirilecek.
2) Sonrasında ürün etkili olduğu taktirde diğer firmalar ile de görüşmeler yapılması ve ulusal ve uluslararası pazarda satışı planlanmaktadır.
PROJENİN BÖLGESEL KALKINMAYA KATKISI
(KISA-ORTA-UZUN VADE)
Kısa-Orta Vadeli Çıktılar
Kastamonu bölgesinde yetişen ürünlerden elde edilecek formülasyonun kısa ve orta vade de bölge halkına doğrudan bir katkısı teknik açıdan öngörülmemektedir.
Uzun Vadeli Çıktılar
1) Bitki ekstraktlarından elde edilen ve tıbbi amaçla kullanıma uygun hale getirilen yara kremi formülasyonu yüzlerce milyar dolar haciminde olan ilaç, ilaç dışı, bitkisel ve destek ürünler endüstrisi kollarına hammadde olarak katma değer katacaktır. Bu sayede yerli firmalara yerli hammadde sağlayabilme avantajı hem de hedef pazarların büyüklüğü düşünüldüğünde ihraç potansiyeli açısından proje çıktılarının uzun vadede çok yüksek katma değer ve bölgesel istihdam oluşturması mümkün görünmektedir.
2) Ayrıca bu projeden elde edilecek veriler alıç, kenevir, kuşburnu, siyez, ahududu ve sarı kantaron türlerinden elde edilen farmakolojik yönden aktif maddelerin çeşitli deri hastalıklarına karşı koruyucu ve tedavi edici yeni projelere de temel oluşturacak olup krem, merhem ve yakı gibi farklı farmasötik şekillere sahip yeni yerli üretimleri gerçekleştirilerek ekonomiye katkıda bulunulması düşünülmektedir. Bunun için yöre halkına ilgili bitkiler hakkında yetiştirilmesi, toplanması ve farklı pazar seçenekleri vb. konular hakkında eğitimler verilecek olup bu alanlara yönelmeleri sağlanacaktır.
3) Tüm bu potansiyel faydaların yanında endüstriyel kullanım potansiyeline sahip, katma değeri yüksek bitkilerin üretim imkânı sunduğu Kastamonu ilimizde tıbbi aromatik bitki üretimi yaygınlaştırılması sağlanmış olacaktır. Yöresel ürünlerin yara iyileştirici üzerindeki fonksiyonel özelliklerinin belirlenmesiyle nihai katma değeri yüksek son ürüne dönüştürülmüş olacaktır. Yöresel olarak reçel, marmelat ve un gibi sadece gıda alanında değerlendirilmesi ile sınırlı kalmayıp aynı zamanda bitkisel içerikli sağlık ürünleri alanında da kullanılmasının önü açılacak olup ileride bu bitkilerin ormanlık alanlardan daha çok dikkat çekmesi toplanması ve üretimine teşvik edilmesi büyük önem arz etmektedir.
4) Bu projeyle özellikle bölgede yetişen bu ürünlerin ekonomik değeri artırılacak ülkemiz ekonomisine büyük katkılar sağlanacaktır. Bununla beraber çok önemli bir sayıda hasta grubu içeren yanık yarası, insizyon-eksizyon, ülser ve benzer özellikteki hastalıklarının tedavisinde destekleyici ve tamamlayıcı bir ürün geliştirilecektir. Bu hastaların kullandıkları yan etkileri çok fazla olan antiinflamatuvar ve analjezik grubu ilaçların tüketimi azaltılarak ülkemizin ithalat kalemlerinden birisinin eksilmesine neden olacaktır. Bu ekstrelerinin ülkemizde doğru bir şekilde kullanılması da projemizin diğer bir çıktısı olarak karşımızda durmaktadır. Böyle ürünlerin gerekli bilimsel alt yapısı olan ve öz araştırmalar sonucu topluma sunulması bundan sonraki bitki çalışmalarında yol gösterecektir.
5) Mevcut projenin başarılı olması halinde bölgede yetişen diğer ürünlerin de değerlendirilmesi düşünülecek ve bölge halkında katma değeri yüksek ürün yetiştirme bilinci oluşturma potansiyeli öngörülmektedir.